top of page

İŞ KAZASI UYGULAMALARI 

                                                                                               İŞ KAZASI UYGULAMALARI 

 

                              İşverenin İş Kazalarından Doğan Sorumluluğuna İlişkin Bir Karar İncelemesi

 

YARGITAY 21 HUKUK DAİRESİ

Esas No: 2005/2162 İlgili Kanun/Madde

Karar No: 2005/3880 4857 s. İşK 77

Tarihi: 18.04.2005 818 s. BK 41-45

• KACINILMAZLIĞIN KOŞULLARI

• İŞVERENİN GEREKLİ GÜVENLİK ÖNLEMLERİNİ ALMADIĞI DURUMLARDA

KAÇINILMAZLIKTAN SÖZ EDİLEMEMESİ

• KUSUR RAPORUNUN HÜKME DAYANAK OLACAK NİTELİKTE BULUNMAMASI

 

ÖZET: İş kazası olaylarında kaçınılmazlık veya kötü tesadüften bahsedebilmek için işçi ve işverenin olayın olmaması için alabilecekleri bütün önlemleri aldıktan sonra işin doğası gereği kendiliğinden veya doğa güçleri gibi beklenmeyen etkiler nedeni ile ortaya çıkan bir takım olumsuzlukların bulunması gerekir. Önlem almak sureti ile önüne geçilebilecek olaylarda kaçınılmazlıktan söz edilemez. Somut olayda da işveren yeterli önemleri alırsa, kazalı yeterli dikkat ve özeni gösterse olay önlenebilirdi. O halde kaçınılmazlıktan söz edilemez. Davacı, iş kazası sonucu maluliyetinden doğan maddi ve manevi  tazminatın ödetilmesine

karar verilmesini istemiştir.

 

Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin kısmen kabulüne karar vermiştir. Hükmün taraf vekilleri tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi F.E. tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi. Zararlandırıcı olaya maruz kalan işçi olay günü işyerinde çalışırken iş kazası sonucu

%41.2 oranında meslek kazanma gücünü yitirmiştir. İnsan yaşamının kutsallığı çerçevesinde işveren, işyerindeki işçilerin sağlığını ve iş güvenliğini sağlamak için gerekli olanı yapmak ve bu husustaki şartları sağlamak ve araçları noksansız bulundurmakla yükümlü olduğu İş Kanunu’nun 77. maddesinin açık buyruğudur.

___________________________________________________

 

Hükme esas alınan 09.07.2004 tarihli bilirkişi raporunda olayda işverenin %60 oranı nda kusurlu olduğu %40 oranında da kaçınılmazlık bulunduğu belirtilmiştir. Oysa hükme dayanak alınan bilirkişiler İş Kanunu’nun 77. maddesinin öngördüğü koşulları göz önünde tutarak ve özellikle işyerinin niteliğine göre, işyerinde uygulanması gereken işçi sağlığı ve iş güvenliği tüzüğünün ilgili maddelerini incelemek sureti ile işverenin işyerinde alması gereken önlemlerin neler olduğu, hangi önlemleri aldığı, hangi önlemleri almadığı,

alınan önlemlere işçinin uyup, uymadığı gibi hususlar ayrıntılı bir biçimde incelenmek sureti ile kusurun aidiyeti ve oranı hiçbir kuşku ve duraksamaya yer vermeyecek biçimde saptamadıkları anlaşılmaktadır. Öte yandan bu tür iş kazası olaylarında kaçınılmazlık veya kötü tesadüften bahsedebilmek için işçi ve işverenin olayın  olmaması için alabilecekleri tüm önlemleri aldıktan sonra işin doğası gereği kendiliğinden veya doğa güçleri gibi beklenmeyen etkiler nedeni ile ortaya çıkan birtakım olumsuzlukların bulunması gerekir. Kısacası, kaçınılmazlık işin doğası ndan kaynaklanır. Önlenemez veya beklenmedik olaydır. Önlem almak sureti ile önüne geçilebilecek olaylarda kaçınılmazlıktan söz edilemez. Somut olayda da işveren yeterli önlemleri

alırsa, kazalı yeterli dikkat ve özeni gösterse olay önlenebilirdi. O halde kaçınılmazlı ktan söz edilemez.

Hal böyle olunca, kusur raporunun İş Kanunu’nun 77. maddesinin öngördüğü koşulları içerdiği giderek hükme dayanak alınacak nitelikte olduğu söylenemez. Mahkemece yapılacak işi işçi sağlığı ve iş güvenliği konularında uzman, bilirkişilere konuyu yeniden yukarıda açıklandığı biçimde inceletmek, verilen rapor dosyadaki bilgi ve

belgelerle birlikte değerlendirilerek sonucuna göre karar vermekten ibarettir. Mahkemece, bu maddi ve hukuki olgular göz önüne tutulmaksızın eksik inceleme sonucu yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir. O halde, taraşarın bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.

 

SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz kararının istek halinde taraşara iadesine, 18.04.2005 gününde karar verildi. I. KARARDA TARTIŞILAN OLGULAR VE HUKUKİ SORUN

Yargıtay’ın 18.04.2005 tarih ve 2005/2162 Esas, 2005/3880 Karar numaralı kararına konu olan olayda, işverene bağlı sigortalı olarak çalı şan işçinin, iş kazası sonucu %41.2 oranında meslek kazanma gücünü

yitirmesi söz konusudur. Davacı, açtığı davada işverenin bu kazadan dolayı maddi ve manevi tazminata hükmedilmesini istemiştir. İncelememizin konusunu, işverenin meydana gelen iş kazası sonucunda bu kazadan doğan sorumluluğunun ne ölçüde olduğu ve ‘kaçınılmazlık ilkesinin’ işverenin

sorumluluğuna olan etkisi oluşturur. İlk derece mahkemesinin vermiş olduğu kararda 09.07.2004 tarihinde

yapılan bilirkişi incelemesi sonucunda işverenin %60 oranında kusurlu olduğu, %40 oranında ise kaçınılmazlık bulunduğu belirtilmiştir. Yargıtay ise, yapmış olduğu inceleme sonucunda, 09.07.2004 tarihinde

bilirkişilerce hazırlanan kusur raporunun hükme dayanak olacak nitelikte bulunmadığı gerekçesi ile ilk derece mahkemesinin vermiş olduğu kararı bozmuştur.

 

Yargıtay yapılan incelemede özellikle iş kazalarında işverenin gerekli güvenlik önlemleri almasını düzenleyen İş Kanunun 77. maddesine yer vermiştir. İş kazası dolayısıyla işverenin İş Kanunu m. 77 uyarınca; işyerinde

işçilerin sağlığı ve iş güvenliğini sağlamak için gerekli olanı yapmak ve bu husustaki şartları sağlamak ve araçları noksansız bulundurmak yükümlülüğü vardır. Oysa Yargıtay tarafından yapılan inceleme sonucunda, İş Kanunu’nun 77. maddesinin öngördüğü koşulları göz önünde tutarak ve özellikle işyerinin niteliğine göre, işyerinde uygulanması gereken işçi sağlığı ve iş güvenliği tüzüğünün ilgili maddelerini incelemek suretiyle işverenin işyerinde olması gereken önlemlerin neler olduğu, hangi önlemleri aldığı, hangi önlemleri almadığı, alınan önlemlere işçinin uyup, uymadığı gibi hususlar ayrıntılı biçimde incelenmek sureti ile kusurun aidiyeti ve oranı hiçbir kuşku ve duraksamaya yer vermeyecek şekilde saptamadıkları anlaşılmıştır.

 

Aynı zamanda Yargıtay kararında ‘kaçınılmazlık’ ve ‘kötü tesadüf’ kavramlarını tanımlamıştır. Yargıtay’ın vermiş olduğu tanım uyarınca, bu tür iş kazası olaylarında kaçınılmazlık ve kötü tesadüften bahsedebilmek

için, işçi ve işverenin olayın olmaması için alabilecekleri tüm önlemleri aldı ktan sonra, işin doğası gereği kendiliğinden veya doğa güçleri gibi beklenmeyen etkiler sebebi ile ortaya çıkan bir takım olumsuzlukların bulunması gerekmektedir. Kısacası, kaçınılmazlık işin doğasından kaynaklanmaktadır. Yargıtay vermiş olduğu kararında, önlem almak sureti ile önüne geçilebilecek olaylarda kaçınılmazlıktan söz edilemeyeceğine değindikten sonra, somut olayda da işverenin yeterli önlemleri almadığına ve kazalının yeterli dikkat ve özeni göstermediğini ve bu sebeple kaçınılmazlıktan söz edilemeyeceğini dile getirmiştir.

 

Yargıtay, kararında ‘kaçınılmazlık’ kavramını bu şekilde tanımladıktan sonra, kusur raporunun İş Kanunu 77. maddesinin öngördüğü hususları içermemesi sebebi ile ve somut olayda kaçınılmazlığın bulunmadığı

gerekçesiyle ilk derece mahkemesinin vermiş olduğu kararı bozmuştur. Burada öncelikli olarak; iş kazası kavramı açıklandıktan sonra, genel olarak iş kazasında işverenin sorumluluğu doktrinde ileri sürülen görüşler

ve özellikle Yargıtay’ın bu yönde vermiş olduğu kararlarında benimsediği ilkeler çerçevesinde  değerlendirilecektir. Ayrıca, İş kazasında nedensellik bağı ve bu bağı kesen sebepler(özellikle kaçınılmazlık ilkesi), ve ‘kaçınılmazlık’ ilkesinin iş kazasında işverenin sorumluluğuna olan etkisi değerlendirilecektir.

Türk mevzuatında iş kazasını tanımlayan bir hüküm yoktur. Ancak buna rağmen doktrinde çeşitli yazarlar tarafından çeşitli tanımlar yapılmıştır. Bu tanımlar ışığında iş kazası, sigortalıyı işveren otoritesi altında

bulunduğu sırada gördüğü iş veya işin gereği dolayısıyla aniden ve dıştan gelen bir etkiyle bedensel veya ruhsal zarara uğratan olaydır1. Söz konusu karara konu olan olayda da davacının başına iş kazası gelmiştir.

İşverenin iş kazasından doğan hukuki sorumluluğu çok önemli bir konudur. Keza, Türk Hukukunda işverenin iş kazasından doğan sorumluluğunun kusur sorumluluğu mu yoksa kusursuz sorumluluk mu olduğu konusu çok tartışılmıştır. Bu tartışmaların üzerinde incelememiz esnasında çok fazla durulmayacaktır. Ancak çok kısa olarak bu tartışmalardan sözedilecektir.

 

II. DEĞERLENDİRME

Türk Hukukunda işverenin iş kazasından doğan sorumluluğunun kusursuz sorumluluk2 esasına dayandığını ileri sürenler bu görüşlerini farklı temellere dayandırmışlardır. Doktrinde, işverenin, işçinin iş kazası

ve meslek hastalığından dolayı sorumluluğunun kusursuz sorumluluk niteliğinde olduğunu savunan yazarların bir kısmı, bunu ‘yasal boşluğu doldurma yöntemine’3, bir kısmı ‘hakkaniyet’4 esasına bir kısmı ise, ‘tehlike

yaratma ilkesine’5 dayandırmaktadırlar.

Türk Hukukunda bir kısım yazarlar6 ise işverenin iş kazasından doğan sorumluluğunun kusur sorumluluğu esasına dayandığını savunmaktadırlar. Bu görüşü savunan yazarların ortak noktası ise, Borçlar Kanununda

yer alan temel sistemin kusur sorumluluğu sistemi olması ve istisnai nitelik taşıyan kusursuz sorumluluğun ise özel bir düzenlemeyi gerektirmesidir.   Ayrıca bu konuda kusurun tek başına tüm olaylar bakımından tazmin

yükümlülüğünü tesis etmeye yettiği öğretide savunulmaktadır. İşverenin iş kazasından doğan hukuksal sorumluluğunun niteliği konusundaki tartışmalar Yargıtay uygulamalarına da etki etmiştir. Yüksek mahkemenin geçmişte verdiği kararlarında, işverenin sorumluluğunun kusura dayandığı görüşü benimsenmişti. Zira yüksek mahkemeye göre, özel bir düzenleme olmadığı sürece Türk Hukukunda geçerli olan sorumluluk kusur sorumluluğudur8. Bununla birlikte sanayinin gelişmesi ve yurt düzeyinde yayılması ile işyerlerinde kullanılan teknik araçlarda bir artış görülmüş, bu durum ise alınabilecek önlemlerle dahi önüne geçilmesi mümkün olmayan tehlikelerin ortaya çıkmasına neden olmuştur. Dolayısıyla iş kazalarında bir artışın yaşandığı böyle bir ortamda kusura dayanan sorumluluk ilkesinin yetersiz kaldığı, modern toplum yaşamının

ihtiyaçlarına cevap verilmediği görülmüştür. O nedenle son zamanlarda kendisini yoğun bir şekilde hissettiren teknolojik gelişmeler, adaleti ve toplumsal düşünceyi tatmin etmeyen kusur sorumluluğu yerine kusursuz

sorumluluğun ortaya atılmasına sebep olmuştur. Söz konusu anlayı ş bir içtihadı birleştirme kararı9 ile Yargıtay tarafından da benimsenmiş ve gözetme borcunun gereği gibi yerine getirmesine rağmen kazanın oluşumunu engellemeyen işverenin sorumlu tutulacağı kabul edilmiştir. Anılan gelişim sürecine karşın bugün işverenin sorumluluğunun hukuksal niteliği konusunda verilen kararlarda yüksek mahkeme belirli bir

istikrara kavuşmuş değildir. Konuya ilişkin kararlarda Yargıtay, daha çok olayın özelliklerine göre hukuksal bir değerlendirme yapmakta ve işverenin sorumluluğunu ya kusur ya da kusursuz sorumluluk esaslarına

dayandırmaktadır.

 

İşverenin hukuki sorumluluğunun doğması için Yargıtay yapılan iş ile zarar verici olay arasında nedensellik bağını aramaktadır. Yargıtay, işverenin sorumluluğunun risk esasına dayandığını kabul etmekte, ancak

olayda zorlayıcı neden, zarar görenin veya üçüncü kişinin tam kusurlu olması halinde nedensellik bağının kesildiğine karar vererek işvereni sorumlu tutmamaktadır. Üçüncü kişinin ya da zarar görenin kusuru nedensellik bağını kesmeyecek ölçüde ise, işverenin sorumluluğu kabul edilmekte, ancak bu nedenlerin zarara etkileri göz önünde tutularak indirim yapılmaktadır.

 

Mücbir sebeple umulmayan hal arasındaki ilk fark, nitelik yönünde değil, sadece nicelik yönündendir.

Gerçekten mücbir sebep ve umulmayan hal, geniş anlamda tesadüŞ olayların iki ayrı türünden ibarettir.

Mücbir sebep teşkil eden olay, umulmayan hale oranla daha büyük bir şiddet ve mutlak bir kaçınılmazlık arz eder. Mücbir sebeple umulmayan hal arasındaki diğer bir fark da, mücbir sebep teşkil eden olayın sorumlu, sorumlu kişinin işletme ve faaliyetine yabancı bir dış olay olmasına karşılık, umulmayan halin, işletme veya faaliyet içi bir olay da olabilmesidir. Nihayet iki olay arasındaki son bir fark, mücbir sebep, daima illiyet bağını kestiği halde, umulmayan hal illiyet bağını her zaman tek başına kesmeyebilir. Bu konuda bkz. EREN, Borçlar Hukuku, 540. normunun veya borcun ihlaline yol açmış olmalıdır. Kaçınılmazlık kavramı, mücbir sebep yönünden karşı konulmazlık ve önlenemezlik kavramı nı da kapsar.

 

Kaçınılmazlık veya karşı konulmazlıktan amaç, mevcut her türlü tedbirin alınmasına rağmen herkese ödevler yükleyen genel bir davranış normunun veya sözleşmeden doğan bir borcun ihlal edilmesidir. Başka bir

deyişle, alınan bütün tedbirlere, sahip olunan her türlü imkan ve araca rağmen, mücbir sebep teşkil eden olayın sonuçları önlenemez19. Kaçınılmazlığın mutlaklığındaki amaç, her türlü tebdir ve önlemin alınmış olması

na karşın sonucun önlenememesidir. İş kazasında nedensellik bağı iki ayrı görünüm içerisinde ele alınması

gerekir. Öncelikle, işçinin gördüğü iş ile olay arasında uygun illiyet bağının aranması gerekir. Ayrıca kaza ile oluşturduğu zarar arasında illiyet bağının aranması gerekmektedir20. İşçinin gördüğü iş ile olay arasındaki

uygun nedensellik bağı, iş kazasının oluşumundaki mesleki öğeyi oluşturur. Kaza ile zarar arasındaki nedensellik bağı ise genel kurallara bağlı bir nedensonuç ilişkisidir. Örneğin; işyerinde başına ağır bir cisim düşen işçi yaralanıp bir süre sonra ölse, kaza ile zarar arasındaki nedensellik bağı açıkça görülür. Buna karşılık, bu yaralama sonucu tedavi gören işçi, tam iyileşmek üzereyken bu kez kalp yetmezliğinden ölse, olayda nedensellik bağından, dolayısıyla iş kazasından söz etmek mümkün olmaz.

 

Belirtmek gerekir ki uygun nedensellik bağının kesilmesine yol açan üç etkinin varlığı halinde, işverenin iş kazası sebebi ile sorumlu tutulması söz konusu olmaz. Uygun nedensellik bağını kesen üç etken, mücbir

sebep, zarar görenin kusuru ve üçüncü kişinin kusurudur. İş kazalarında da, uygun illiyet bağını kesen sebeplerden birisi ‘kaçınılmazlık’ ilkesidir. Kaçınılmazlık, bir Yargıtay kararında açıklandığı gibi, hukuksal ve teknik anlamda fennen önlenmesi mümkün olmayan, işverence mevzuatın öngördüğü bütün önlemlerin alınmış olduğu koşullarda dahi önlenmesi mümkün bulunmayan durum ve sonuçları ifade eder.

İncelemekte olduğumuz Yargıtay kararında ise kaçınılmazlık ilkesi şu şekilde tanımlanmıştır. Yargıtay’a göre, bu tür iş kazası olaylarında kaçınılmazlık ve kötü tesadüften24 bahsedebilmek için, işçi ve işverenin olayın

olmaması için alabilecekleri tüm önlemleri aldıktan sonra, işin doğası gereği kendiliğinden veya doğa güçleri gibi beklenmeyen etkiler sebebi ile ortaya çıkan bir takım olumsuzlukların bulunması gerekmektedir. Kısacası,

kaçınılmazlık işin doğasından kaynaklanmaktadır. Yargıtay’ın kaçınılmazlıkla ilgili verdiği kararları ikili bir ayrım yaparak incelemek gerekmektedir. Bunlardan ilki, kazanın işçi ve işverenin kusuru olmaksızın yalnız kaçınılmaz olaydan kaynaklandığı hallerdir. Böyle durumlarda işveren, hiçbir kusuru olmadığı halde, iş kazasının tüm sonuçlarına işçinin katlanmaması için kısmen sorumlu tutulmuştur. İşverenin buradaki sorumluluğu sınırsız bir sorumluluk değildir. Diğer bir deyişle işçinin uğradığı zararın tümü kusursuz işverene yüklenmez. Ödenecek tazminattan BK 43. maddesine göre, hakkaniyete uygun indirim yapılır. Bu indirimin belirli bir ölçüsü bulunmamakla beraber, kaçınılmazlığın ağırlıklı bölümünün işverene yükletilmesine özen gösterirler.  İşverenin sorumluluğunun kapsamı belirlenirken uygulanan diğer indirim de BK 44. maddesinin ikinci fıkrasına göre yapılır. Anılan son hükme göre indirim yapılabilmesi için, oluşan kazada işverenin ağır ihmal veya tedbirsizliğinin bulunmaması ve tazminat nedeniyle müzayaka haline düşecek olması aranır26.

Kaçınılmazlıkla ilgili kararların ikinci grubu, oluşumunda taraşardan birinin veya her ikisinin kusurlu olduğu iş kazalarıyla ilgilidir. Bu kazalarda kaçınılmaz olay kazanın tek sebebi değildir. Taraşarın kusurları ile birlikte zararın oluşumuna katkı sağlamaktadır. İşveren, bu gibi olaylarda da oluşan zarardan sorumlu tutulur. Ancak kaza işçinin kusuru ile kaçınılmaz olayın bir araya gelmesinden kaynaklanmış ise, kusursuz işverenin sorumluluk miktarından hakkaniyet gereği bir indirim yapılır. Fakat kusurlu olduğu hallerde işveren BK m. 43’de düzenlenen hakkaniyet indiriminden yararlanamaz.

 

Borçlar Hukukunda yukarıda da incelediğimiz gibi, kaçınılmazlık ilkesi,  mücbir sebep unsurları  içerisinde değerlendirilmiştir. İş Hukukunda ise, kaçınılmazlık ilkesi daha geniş bir anlamda değerlendirilmiş ve iş kazalarında işverenin meydana gelen zarar ile arasındaki illiyet bağını kesen sebeplerden birisi olarak değerlendirilmiştir. Ancak yine de Borçlar Hukukunda ve İş Hukukunda kaçınılmazlık ilkesi aynı hukuki işleve sahiptir. Bu işlev ise, kaçınılmazlık ilkesinin bulunması

halinde iş kazası ve meydana gelen zarar arasındaki uygun illiyet bağının kesilmesidir. İş kazası veya meslek hastalığı, işverenin kasdı veya işçilerin sağlığını koruma ve iş güvenliği ile ilgili mevzuat hükümlerine aykırı bir davranı şı veyahut suç sayılabilir bir eylemi sonucu olmuşsa, Kurum sigortalıya veya hak sahibi yakınlarına yaptığı ve ileride yapılması gerekli bulunan her türlü giderlerin tutarı ile gelir bağlanmışsa bu gelirlerin SSK m.

22’de belirtilen tarifeye göre, hesap edilecek sermaye toplamını işverenden alır28. (SSK m. 26/1) Maddenin öngördüğü sorumluluk halleri, sırasıyla işverenin kasdı, işverenin işçilerin sağlığını koruma ve iş güvenliği

ile ilgili mevzuat hükümlerine aykırı hareketi ve işverenin suç sayılabilir hareketinden ibarettir29. İşverenin işçi sağlığı ve iş güvenliği ile ilgili hükümlere aykırı hareket etmesi halinde Kurumun ona rücu hakkının doğ-

masına neden olmaktadır. Burada SSK 26. maddesinin birinci fıkrası incelendiğinde, kurumun rücu hakkının işverenin ağır kusuruna bağlanmış gibidir. Ancak, işçi sağlığı ve iş güvenliği mevzuatı o kadar ayrıntılı

hükümlerle doludur ki, işverenin en ufak bir savsaması dahi kendisini sorumlu tutmaya yeterlidir. Bununla beraber mahkemeler de bu konuda o kadar duyarlı davranmaktadırlar ki, olayların tamamına yakın bir bölümünde işverenler sorumlu mevkide kalmaktadırlar. Ancak iş kazalarının ancak tümüyle kaçınılmaz olduğu durumlarda işverenin sorumluluğu söz konusu edilmeyecektir.

Bu gelişmelerin ardından 29.07.2003 gün ve 4958 Sayılı Kanunla m. 26/1 hükmüne eklenen ‘işçi ve işveren sorumluluğunun tespitinde kaçınılmazlık ilkesi dikkate alınır.’ sözleri Yargıtay kararları ile de benimsenen

görüşün yasal ifadesini oluşturmuştur.

 

III. SONUÇ

Sonuç olarak, işverenin İş Kanunu 77. maddesinin öngördüğü koşullar göz önüne tutularak işverenin işyerinde işçilerin sağlığını korumak ve işyerinin güvenliğini sağlamak için gerekli bütün önlemleri alması gerekmektedir.

Ancak bu şekilde kendisinden beklenen dikkat ve özeni gösteren ve işçiyi gözetme borcunu yerine getiren işverenin iş kazasından dolayı sorumlu olması söz konusu değildir. Zira, burada ‘kaçınılmazlık ilkesi’,

uygun nedensellik bağını kesen sebeplerden birisi olması sebebi ile işverenin iş kazasından doğan sorumluluğu ortadan kalkmaktadır. 

İş Hukukunda düzenlenen ‘kaçınılmazlık ilkesi’ bu anlamda Borçlar Hukukunda yer alan ‘kaçınılmazlık ilkesi’ ile aynı hukuki işlevi görmektedir. Bu hukuki işlev ise söz konusu olay ile meydana gelen zarar arasındaki uygun illiyet bağının kesilmesidir. Ancak Yargıtay’ın haklı olarak uyguladığı gibi, işverenin bu halde bile hakkaniyet ilkesi gereğince belli bir tazminata hükmedilmesi kanaatimizce yerindedir. Zira bu uygulama, iş akdinde güçlü konumda olan işveren ile işverene bağlı ve işverenin emir ve direktiŞ altında çalışan işçinin menfaatlerinin dengelenmesine de hizmet etmektedir. Yargıtay vermiş olduğu kararında, önlem almak sureti ile önüne geçilebilecek olaylarda kaçınılmazlıktan söz edilemeyeceğine değindikten  sonra, somut olayda da işverenin yeterli önlemleri almadığına ve kazalının yeterli dikkat ve özeni göstermediğini ve bu sebeple kaçınılmazlıktan

söz edilemeyeceğini dile getirmiştir ki, Yargıtay’ın vermiş olduğu karara katılmaktayız.

 

2376 İSTANBUL BAROSU DERGİSİ • Cilt: 82 • Sayı: 5 • Yıl 2008

 

bottom of page